Sevilla
Atlas Okyanusundan 87 km kadar içeride, Guadalquivir Nehrinin doğu yakasında yer alır. Başkent Madrid'in yaklaşık 550 km güneybatısına düşer. Bir iç liman olarak Endülüs'ün en önemli ve İspanya'nın dördüncü büyük kentidir. Geçmişte de bir kültür merkezi, Müslüman İspanya'nın başkenti ve Yeni Dünya'ya düzenlenen keşif seferlerinin başlangıç noktası olarak önem taşır.
Endülüs özerk bölgesinin sanat, kültür ve ekonomi merkezidir. Sevilla'da Avrupa'nın üçüncü büyük katedrali mevcuttur. Ayrıca Sevilla, İspanya'nın flamenko merkezi olarak kabul edilen Cadiz şehrine, özellikle de bu şehrin Jerez de la Frontera kesimine ek olarak, önemli bir flamenko merkezi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca bölgeye özel Sevillanas adı verilen bir dansı vardır.
Bir İber kasabası olarak kurulan Sevilla, Roma yönetimi altında Milattan Önce 2. yüzyılda gelişmeye başladı. Hispalis adıyla anıldığı bu dönemde Baetica eyaletinin bir yönetim merkeziydi. Milattan Sonra 5. yüzyıl başlarında Singil Vandallarının kurduğu krallığın başkenti oldu. Daha sonra 461'de Vizigot yönetimine girdi. Müslüman ordularının eline geçtiği 711'den sonra İşbiliye adını aldı. Abbadi Hanedanının ve onu izleyen Murabıt ve Muvahhid konfederasyonlarının yönetimi altında büyük bir gelişme göstererek önde gelen bir kültür ve ticaret merkezi durumuna yükseldi. Muvahhidlerin başkenti olduğu 12. yüzyılda yüksek bir refah düzeyine ulaştı ve geniş çaplı bayındırlık çalışmalarıyla daha da büyüdü. 711'den beri Müslümanlarca yönetilen İşbiliye, 23 Kasım 1248'de Kastilya ve León Kralı III. Fernando tarafından ele geçirildi. İspanya'da Müslüman yönetiminde yalnızca Ben-i Ahmer (Gırnata) Emirliği kaldı. III. Fernando'nun komutasındaki Hristiyan kuvvetlerinin 1248'de Müslüman yönetimine son vermesinden sonra, çok sayıda Magripli ve Yahudi kentten sürüldü. Bu durum yörenin ekonomisine geçici de olsa zarar verdi.
Yeni Dünya'nın keşfi kentin yeniden zenginleşmesini sağladı. İspanya ile Yeni Dünya arasındaki ticareti düzenlemek üzere 1503'te Ticaret Odası'nın kurulduğu kente bu alanda tekel ayrıcalığı tanındı. Yeni Dünya kaynaklarının aktığı bir merkez durumuna gelen Sevilla, iki yüzyıl boyunca İspanya'nın denizaşırı ticaretinde egemen bir konumda oldu. Yeni Dünya'dan gelen altın ve gümüşü kullanarak para basan başlıca darphane kentte yer alıyordu. Yeni Dünya'ya giden birçok İspanyol göçmen kentin rıhtımlarındaki gemilerle denize açılıyordu. Sevilla, 1588'de 150 bine varan nüfusuyla İspanya'nın en kalabalık ve en varlıklı kentine dönüştü. Ama bu parlak dönem fazla uzun sürmedi. Kentin zenginliği yerel sanayi ve ticaretten çok, sömürgelerden sağlanan kazançlara dayanıyordu. Bu nedenle İspanya'nın sömürge imparatorluğunun sarsılmaya başladığı 17. yüzyılda denizaşırı ticaret gerileme sürecine girdi. Buna karşılık kültürel yaşam büyük bir canlanma gösterdi. İspanyol halkının övünç kaynağı olan ressam Diego Velázquez, Francisco de Zurbaran ve Bartolome Esteban Murillo, heykelci Juan Martínez Montañés ile şair Fernando Herrera gibi büyük sanatçılar Sevilla kentinde yetişti. Miguel de Cervantes'in ünlü Don Kişot romanını Sevilla'nın hapishanesinde kaldığı sırada tasarladı.
İspanya'nın başındaki Bourbon hükümdarları 18. yüzyılda kentte sınırlı bir ekonomik toparlanma yaratmayı başardılar. Ama 19. yüzyıldaki Fransız istilası, devrimler ve iç savaş bu gelişmeyi durdurdu. Her yıl Paskalya'dan sonra düzenlenen geleneksel Nisan Panayırı 1847'de başladı. Daha sonra 1929'daki İber-Amerikan Sergisi kentte yeni bir canlanma yarattı. Liman genişletildi, sanayi ve ticaretin gelişmesini sağlayan yatırımlar yapıldı. Kentte düzenlenen 1992 Dünya Fuarı'yla ilgili çalışmalar altyapının yenilenmesine ve birçok tarihsel yapının restore edilmesine yol açtı.